Değişimin Anahtarı Sen Ol.

Farkınız Özgürlüğünüz, Cesaretiniz Girişiminiz Olsun.

Sende Konuş, Sende Anlat,Sende Sor, Sende Katıl.

ANA SAYFA / Türkiye’de girişimcilik ekosistemi var mı?

Girişimcilik yeni bir kavram değil, akçeli işler devletin ve (Batı toplumları için) kilisenin elinden kurtulduğundan beri tarihte yeri var. Fakat gidişat içerisinde internetin ortaya çıkması girişimciliği evlerin içine kadar soktu. Yeni kavramlarla gelişen bu dünyada girişimciliğin yanına, çoğu İngilizce, bir çok kavram da girdi. Startuplar, ekosistemler, ölçeklenmeler… Artık girişimcilik derken, başka tüm bu kavramların evirdiği bir şeyden kastediyoruz.

Peki 2019’da dünyada genel resme baktığımızda Türkiye’de gerçek bir startup, girişimcilik ekosistemi var mı? İki yetkin isim ile bunu tartıştık. Murat Tortopoğlu ve KWORKS – Koç Üniversitesi Girişimcilik Araştırma Merkezi’nden Burak Yaman sorularımızı yanıtladı.

Burak Yaman: ‘Ekosistemin gelişmesi ve güçlenmesi için en önemli adım işbirliği yapan paydaşların sayısının ve işbirliği niteliğinin artması yolunda atılmakta’

‘Girişim’ nedir? Bir girişimi yeni kurulmuş herhangi bir şirketten ayıran özellikler nelerdir?

Girişim, özellikle son yıllarda hızla popülerleşen adıyla Startup, tekrarlanabilir ve ölçeklenebilir bir iş modeli arayışıyla kurulan bir organizasyondur. Bu tanım, Yalın Girişim yaklaşımının öncülerinden Steve Blank tarafından yapıldığı günden bu yana özellikle teknoloji tabanlı girişimciliğe duyulan ilginin artışıyla birlikte hızla yaygınlaşan bir kavramı, Startup’ı tanımlamak için kullanılır oldu. Türkiye’de azımsanmayacak derecede güçlü olan girişimcilik kültürünün dönüşümünde bu tanımın önemli rol oynamaya başladığını düşünüyorum.

Türkiye’de bir girişimcilik ekosisteminden söz edilebilir mi?

Dünyada girişimcilik ekosistemleri krizlere daha dirençli ve değer odaklı bir ekonominin yaratılabilmesinde olmazsa olmaz bir bileşen olarak ortaya çıkıyor. Türkiye’de de özellikle 2010 sonrasında girişimcilik konusuna artan ilgi ve destek girişimcilik ekosisteminin oluşmasını sağladı. Türkiye’de özellikle İstanbul’da gelişen girişimcilik ekosistemi halihazırda Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinin önemli merkezlerinden biri olarak şekilleniyor. Son birkaç yılda başarı hikayelerinin ortaya çıkması İstanbul dışındaki girişimci ve potansiyel yatırımcıların ilgilerinin artmasını sağlamaya devam ediyor. Kamu politikaları ve üniversitelerin yürüttüğü faaliyetler de ekosistemin yaygınlaşmasında önemli rol oynuyor. Ancak doğası gereği hızlı olması gereken girişimcilik ekosistemi, maalesef beklenen hız ve ölçekte değil. Her ne kadar girişimci ve yatırımcıların ilgisi ve kamu politikaları, üniversitelerin yürüttüğü yenilikçilik faaliyetlerinde gözle görülür bir artış olsa da Türkiye’de, Berlin ve Tel Aviv gibi ekosistemlerle kıyaslandığında yavaş bir dönüşümle şekillenen bir ekosistemden söz ediyoruz.

Türkiye’de geleneksel sermaye ile girişimler arasındaki ilişki nasıl peki?

Yeni girişimlerin başarı hikayeleri ve gelişen girişimcilik ekosisteminin yaygınlaşmasıyla girişimler geleneksel sermayenin de radarına girdi. Yenilikçi girişimlerin Türkiye’deki geleneksel “iş yapma” yaklaşımlarıyla birbirlerini tamamlayacak şekilde işbirliği kurması sağlanabilir. Girişimlerle geleneksel sermaye arasındaki ilişkiler bağlamında bir aşılama sürecinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Bu aşılama süreci farklı bünyelerde çeşitli reaksiyonlar yaratıyor. Reel sektörlerin girişimcilik ekosistemine katılımı ve geleneksel sermayenin teknoloji yatırımlarındaki artışı buradaki melezlenmenin olumlu sonuçları doğurma potansiyeli taşıdığını gösteriyor. Teknoloji kullanımı ile ölçeklenebilirliğin geniş kitlelerce kabul edilmesi ve geleneksel sermayeyi de cezbetmesi önemli potansiyel taşıyor.

Girişimlerin gelişiminde Kuluçka Merkezleri’nin rolü nedir?

Kuluçka merkezleri piyasa ve girişimci arasında yer alarak girişimcilerin piyasa koşullarına hazırlanmasını kolaylaştıran destekler sunuyor. Bu aşamada kuluçka merkezleri ekosistemin farklı ihtiyaçlarına uygun olarak ayrışan rol ve misyonlar taşıyorlar. Kimi kuluçka merkezleri girişimcilik ekosistemine ilginin artmasını ve ekosistemin yaygınlaşmasını sağlarken, kimileri ise daha butik desteklerle niceliğe ek olarak niteliğin de artmasını sağlamaya odaklanıyor. Kuluçka merkezleri ve hızlandırma programlarının böyle bir iş bölümüne gitmiş olması ekosistem için oldukça sevindirici. KWORKS – Koç Üniversitesi Girişimcilik Araştırma Merkezi olarak yürüttüğümüz programlarda özellikle başarılı girişimlerin sayısını artırarak ekosistemin başarı hikayeleriyle güçlenmesini sağlamayı amaçlıyoruz.

Kat edilmesi gereken yollar nelerdir? Kimler neler yapmalıdır?

Ekosistemin gelişmesi ve güçlenmesi için en önemli adım işbirliği yapan paydaşların sayısının ve işbirliği niteliğinin artması yolunda atılmakta. Yatırımcılar, girişimciler ve diğer destek mekanizmalarının hem kendi içlerinde hem de diğer paydaşlarıyla işbirliği kurması oldukça elzem. Özellikle girişimciler arasındaki rekabetin pazar için olumlu olacağını düşünmekle birlikte girişimcilik ekosistemindeki destek mekanizmalarının daha fazla iş birliği kurması gerektiğine inanıyorum. Burada özellikle rekabet öncesi işbirliğinin tüm paydaşlarca kabul edilmesi ve bir teamül haline dönüşmesi gerekiyor. Ekosistem paydaşlarının birbirlerini daha iyi anlamaları ve nitelikli işbirlikleri kurmaya başlamaları kaldıraç etkisi yaratarak yapının güçlenmesini sağlayacak. Burada tüm paydaşlara önemli rol düşüyor. Bizler bu rolleri sahiplenip yerine getirdikçe yerel ve küresel başarı hikayeleri artacaktır.

Murat Tortopoğlu: ‘Girişimlere sağlanan destekler girişimin çabuk batmasını engelliyor, doğal seleksiyonu bozuyor diyebiliriz.’

‘Girişim’ nedir? Bir girişimi yeni kurulmuş herhangi bir şirketten ayıran özellikler nelerdir?

“Startup da ne ola?” birden çok ve farklı ama aynı anda doğru olmayı başarabilen birçok cevaba sahip bir soru. Yukarıdaki alıntılar ve yaklaşımların toplamı Startupları; büyümeye eleverişli (mümkünse delicesine), farklı bir kafada ve ruh halinde yaratıcı insanların birlikte çalıştığı, belirlenmiş bir sorun ya da noktaya bir çözüm veya ürün/hizmet geliştirmeye odaklanmış, yatırımcı için ciddi riskler içerirken inanılmaz getiriler de vadeden ve kuruluş safhasında önünde duran belirsizlikleri çözdükçe, bir şirkete evrimleşen, insan temelli taze organizasyonlar olarak tanımlıyor.

Türkiye’de bir girişimcilik ekosisteminden söz edilebilir mi?

Bunlar tamamen benim görüşüm olmakla birlikte ekosistemde teknoloji girişimi kurmuş, başarmış batırmış ama sıkı denemiş ve şu an aktif olarak bir is başında olmayan çok az melek var. Bunların eksikliği var Türkiye’de. Bu yüzden edilemez, zira genç girişimcilere hem tecrübe hem nakit hem de network desteği verecek en yakın kişiler melekler. Mevcut melek yatırım ağlarındaki üyelerin çoğu üyelerin çoğu (Belki TR Angels’ı bunun dışında tutabiliriz) aktif görev başında insanlar ve çoğu girişimi büyük şirketin küçük versiyonu sayıyorlar.

Türkiye’de geleneksel sermaye ile girişimler arasındaki ilişki nasıl?

Türkiye’de geleneksel sermaye de aktif yatırımcı olmaya çalışıyor. Oysa bunun yerine LP (Limited partnership/hisseli ortak) olarak fonlara destek verseler çok daha verimli olur.

Girişimlerin gelişiminde Kuluçka Merkezleri’nin ya da Teknoparklar’ın rolü nedir?

Melek yatırımcıların dolduramadıkları bu boşluğu dolduruyorlar. İlk kez girişecekleri için bu desteklerin önemi oldukça kritik. Kuruculara ölçeklenebilir girişim üzerine Silikon Vadisindeki yaklaşımları sağlamaya çalışıyorlar. Özellikle kuluçkalar, bir iş modeli olmamasına rağmen ülke kalkınması katkı sağlamak ve kendi teknoparklarına yatırım yapılabilir projeler yaratmak amacıyla bu işe devam ediyorlar. Bazılarında girişimlere sağlanan destekler girişimin çabuk batmasını engelliyor, doğal seleksiyonu bozuyor diyebiliriz.

Ne yollar katedilmeli peki? Kimler ne yapmalı bu durumu değiştirmek için?

Etrafına yeni fikir buldum demekten çok neresi problemli diye bakabilen ve mevcut durumu sorgulayan ve bu sorgulama sonunda keşfettiği şeyleri fırsata dönüştürebilecek yetkinlikleri barındıran gençlerin çoğalması gerekiyor. Gerçek problemlerle daha lisans yıllarında karşılaşabilecekleri süreçler tasarlanması gerekiyor. Bu noktada üniversite yönetimlerinin girişimciliğin bir tek Teknoloji Transfer Ofisleri’ne veya Teknokentlere bırakılamayacak kadar kapsamlı bir konu olduğunu fark etmeleri ve eğitim/staj/destek programlarını hemen gözden geçirmeleri iyi olur.

Teşviklere erişimde, kurucunun yürütme becerisini ölçmeye yönelik ön prototip aşaması sonrası hemen erişilebilen hibe destekleri gibi yeni yöntemler denenebilir.